Kenevir Tarihi

Yeşil Elmas

Admin
Yönetici
Katılım
14 May 2025
Mesajlar
434
Puanları
187
Yaş
46
yesil-elmas-kavanoz-ot.jpg


Sincan-Uygur özerk bölgesindeki popüler bir turistik nokta olan Alevli Dağlar yakınlarında, orta yaşlı Avrupalı görünümlü bir adam büyük bir kenevir zulasıyla bulundu. Daha ileri analizler, adamın yüksek oranda Delta9 (Δ9 -tetrahidrokanabinol (THC)) içeriğine sahip yaklaşık 800 gr. kenevir taşıdığını ortaya çıkardı. İlk izlenimin aksine, bu haber evinden uzakta hapis cezasıyla karşı karşıya kalan maceraperest bir turistle ilgili sansasyonel bir haber değil, M.Ö. 750 civarında gömülmüş, 45 yaşında, yüksek sosyal statüye sahip, muhtemelen bir şaman olan bir erkeğin mezarının kazılmasıyla ilgili bilimsel bir arkeolojik rapordur. Mezar, eski Çin kayıtlarında mavi gözlü ve sarı saçlı olarak tasvir edilen, artık soyu tükenmiş bir Hint-Avrupa dilini konuşan göçebe bir halk olan Tocharian kültürü ile ilişkilendirilmiştir. Botanik ve fitokimyasal analizler kenevirin sadece yabani bitkilerden toplanmadığını, bunun yerine insanlar tarafından güçlü THC içeriklerine göre seçilen kenevir türlerinden yetiştirildiğini gösterdi. Farmakolojik olarak daha az psikoaktif oldukları için erkek kenevir bitkisi parçaları çıkarılmıştır. Bilim adamları, kenevirin sadece giysi ya da yiyecek için elyaf olarak değil, psiko-aktif özellikleri için yetiştirildiği sonucuna varmıştır. Bu hikaye, psikotropik bir uyuşturucu olarak kenevir ile insanlar arasında uzun süredir devam eden bağı göstermektedir.

yesil-elmas-tarih.jpg


Paleobotanik çalışmalar, kenevirin yaklaşık 11.700 yıl önce Orta Asya'da Altay Dağları yakınlarında zaten mevcut olduğunu kanıtlamaktadır. Güneydoğu Asya da kenevirin birincil evcilleştirilmesi için alternatif bir bölge olarak önerilmiştir. Kenevir, ipler, ağlar için lif, yiyecek ve yağ için tohum sağlıyordu. Atalarımız ısıtılmış kenevirin keyif verici özellikleriyle karşılaşmış ve ayırt edici dişi bitkilerin ürettiği reçineyi kolayca tanımlamış olabilirler. Bu makul senaryoda, insan toplayıcılıktan kenevir yetiştiriciliğine geçmiş ve daha sonra ya lifler ya da THC içeriği için türler seçmeye başlamıştır. Yaklaşık 12.000 yıl önce, son buzul döneminden sonra, kenevir tohumları göçebe halkların göçünü ve ticari alışverişleri takip etmiştir. Bu ortak göç, insanların ve bir bitkinin birbirlerinin gezegen üzerinde yayılmasına katkıda bulunduğu, karşılıklı fayda sağlayan bir ortak yaşam örneğidir. Benzer bir evrimsel ortak yaşamı, gezegeni kolonileştirmemize yardımcı olan bir hayvan türü olan kanidlerle de kurduk.

kenevir-cin-tarihi.jpg


Kenevirin merkezi bir noktadan Avrasya'ya yayılması, bitkinin bu büyük kara parçasının çoğu dilinde ilgili kelimelerle tanımlanması gerçeğiyle yansıtılmaktadır. İngilizce cannabis ve Almanca Hanf etimolojik olarak Yunanca κάνναβις, Latince cannăbis, İtalyanca canapa ve Rusça konoplja ile akrabadır. Hint-Avrupa kökenli olmayan dillerde bile ilgili kelimeler kullanılır, örneğin bir Sami dili olan Arapçada qunnab (بﱠﻧُ ﻗ ), Türkçede kendir ve bir Kafkas dili olan Gürcücede kanap'is (კანაფის).

Kenevir ve insanların uzun süreli birlikteliğini yansıtan Hindistan'daki bazı mitlere göre kenevir, okyanusun çalkalanması olarak bilinen kozmogoninin ilk aşamalarında ilahi bir bileşen olarak ortaya çıkmıştır. Tanrı Şiva'nın, mistik ilham kaynağı olarak dini bir rolü olan keneviri tercih ettiği varsayılmaktadır. Vijaya gibi isimler altında kenevir binlerce yıldır ayurvedik tıpta ağrı, bulantı ve anksiyeteyi azaltmak, iştah ve uykuyu iyileştirmek, kasları gevşetmek ve coşku hissi yaratmak için kullanılmaktadır.

Kenevirin küresel yayılımı, bitkinin Afrika'ya ve nihayetinde Amerika'ya ulaşmasıyla son buldu. İspanya, Conquista 'dan sonraki ilk on yıl içinde Şili'nin merkezinde, Valparaíso yakınlarındaki Quillota'da kenevir ekimini başlattı. Paris'te muayenehanesi olan bir eczacı olan Louis Hébert, 1606 yılında Acadia'da (bugün Nova Scotia) kenevir yetiştiren ilk sömürgeci olarak anılmaktadır.

Hindu efsanesine göre birçok mezhebin en yüce Tanrısı olan Şiva'ya 'Bhang'ın Efendisi' unvanı verilmiştir, çünkü kenevir bitkisi onun en sevdiği yiyecektir. Eski Hindular kenevirin tıbbi faydalarının Şiva gibi tanrıları memnun etmekle açıklandığını düşünüyorlardı. Eski Hindu metinleri ateşin başlangıcını, hastalanan kişinin davranışlarına öfkelenen 'tanrıların sıcak nefesine' bağlamaktadır. Dini ayinlerde kenevir kullanmak tanrıları yatıştırıyor ve dolayısıyla ateşi düşürüyordu.

Son bilimsel kanıtlar elbette alternatif bir açıklama sunmaktadır. Tetrahidrokanabinol (THC) vücut ısısını düşürmek için hipotalamus üzerinde etkili olduğunu biliyoruz.

kenevir-afrika.jpg


1950-60 yılları arasında kenevirin popülaritesi arttığında o zamanki THC oranları yüzde 3-5 arasındaydı. Ancak yetiştiriciler bu bitkiyi sevip bundan kazanç sağlamaya başlayınca üzerinde çalışma yapma fırsatları oldu.

Eskiden bitkiler yetişirken erkek ve dişi bitkiler birbirinden ayrılmazdı. Bitkiler erkek-dişi bir arada büyüdükleri için çiçeklenme zamanı geldiğinde erkek bitkiler , çiçek açmakta olan dişi bitkileri sürekli polenlediği için sömekten daha çok bol yapraklı ve tohumlu bir ürün elde edilirdi. Dişi bitkiler sömeklenmeye başladığında erkek bitkilerin polenlerine maruz kaldıklarından dolayı çiçek üretimini durdurup tohum yapmaya başlarlardı.

1970’lerin başında bunu fark eden latin amerikalı uyuşturucu baronlarının yetiştiricileri bitkilerin erkeklerini ayırmaya başladılar ve sadece dişi bitki büyüttüler. Bu şekilde elde edilen ürünlerde (sömeklerde) tohum olmadığı için etkisi tohumlu olanlara oranla çok daha yüksekti. Tohumsuz olan bu çiçeklere Sinsemilla denmektedir. İspanyolcada Sinsemilla; “Sin” (suz) ve “Semilla” (Tohum) kelimesinin birleşiminden oluşmuştur.

Bu sayede narko baronları ellerindeki ürünlerdeki THC miktarını yüzde 3-5’ten, 10-12 gibi oranlara çekebilmişlerdir. Yeni ürün gramaj olarak ve etki olarak daha yüksek olduğu için insanlarda daha çok Sinsemilla sömekleri tercih etmeye başladı.

Ülkemizde ise bu çiçeklerin piyasaya düşmesi veya halkın bundan haberdar olması 2010'lu yılları buldu.

THC’nin yasallaşması ve sonrası


1972 yılında Hollanda’da kenevir daha hafif uyuşturucu sınıfına geçirilmiştir

1976 yılında ise coffeshoplarda eğlence amacı ile kullanımına izin verilmiş ve kenevirin coffeshoplardan 5 grama kadar satın alımını serbest bırakmıştır.

İşin içine daha sonra devlet eli ve desteği girince THC oranları ve kenevir genetikleri daha da artmıştır. Hollanda’daki yetiştiriciler bitkilerine daha çok ilgi göstermiş ve üzerinde narko baronlarından daha çok çalışma fırsatını elde etmişlerdir.

Eski veya doğada yetişmiş olan genetiklere “ATA Tohumlar” denir. Dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli türler vardır. Hollanda’daki yetiştiricilerin eline geçen bu fırsatla birlikte farklı genetikleri (yani farklı bölgelerdeki yerel tohumları) birbirleriyle çaprazlayarak günümüzün genetik çeşitliliğini sağladırlar. Dünya üzerinde bilinen 13 tip ata genetik bulunmaktadır. Bunların 7’si cannabis sativa türünden, 6’sı cannabis indika türündendir. Şu anda geldiğimiz noktada ise 4 binden fazla kayıtlı genetik mevcuttur.

Farklı türleri çaprazlayarak, yeni elde edilen bitkilerin etkilerinin daha farklı olduğu gözlemlendi. Sativa ve İndika çaprazlanarak içlerinde hem sativa, hem indika etkisine sahip olan genetiklere “Hybrid” denmeye başlandı.

Bu noktada THC oranları gelişen geliştirme yöntemleri ile birlikte 10-12’den 18-25’lere çekildi. Bu elbette birtek çaprazlanan genetiklerden dolayı olmadı. Ayrıca yetiştiriciler zamanla bitkinin hangi zamanda, hangi gübreye daha çok ihtiyacı olduğunu keşfettiler ve bitkiye daha doğru bir destek sağlayarak, öncekinden daha çok gelişmesini sağladılar.

photo_2024-11-12_20-35-51-2.jpg


2000’lere geldiğimizde artık bitkilerdeki oranlar 18-25’i görmeye başlamış ve talep eskisine oranla daha çok artmıştı.

👨🏻‍🏫Profesör X
 

Son konular

Geri
Üst